ÖLÜM'ÜN HERAN YANIBAŞINIZDA OLDUĞUNU UNUTMAYIN

03:13 Posted In




Ölüm Gerçeğini Anlamak

Belki bu satırlar hayatınızı yeniden düşünmeniz için ölümünüzden önce size tanınmış son bir fırsat, son bir hatırlatma, son bir uyarıdır. Siz bu satırları okurken bir saat sonra hayatta kalacağınızdan emin olamazsınız. Bir saat sonra hayatta olsanız bir sonraki saate erişeceğinizin hiçbir garantisi yoktur. Saat değil bir dakika, hatta bir saniye sonra bile hayatta olacağınız kesin değildir. Bu yazıyı sonuna kadar okuyup bitireceğinizin de hiçbir garantisi yoktur. Ölüm size, büyük bir ihtimalle, bir dakika öncesinde ölmeyi hiç aklınızdan geçirmediğiniz bir anda gelecektir.

Mutlaka öleceksiniz, tüm sevdikleriniz de ölecek, sizden önce ya da sonra mutlaka ölecekler. Peki, ölüm dediğimiz şey nedir ve nasıl gerçekleşmektedir?

Ölüm Anı

Şimdiye dek, önce ölüp sonra da dirilerek insanlar arasına dönen ve neler görüp, neler hissettiğini anlatan hiç kimse olmamıştır. Bu nedenle ölümün nasıl bir şey olduğunu, bir insanın ölüm anında neler hissettiğini bilmemize teknik olarak imkan yoktur.

Ancak insana hayatını veren ve zamanı gelince de geri alan Allah, ölümün nasıl gerçekleştiğini Kuran'da bizlere bildirmiştir. Bu nedenle, ölümün nasıl gerçekleştiğini, ölmekte olan bir insanın gerçekte neler yaşayıp, neler hissettiğini ancak Kuran'dan öğrenebiliriz.

Öncelikle, Allah bize bazı ayetlerinde ölüm anında, ölecek kişi tarafından görülen, fakat diğer insanlar tarafından gözlemlenemeyen olayların yaşandığını haber verir. Allah Vakıa Suresi'nde şöyle buyurmaktadır:

"Hele can boğaza gelip dayandığında, Ki o sırada siz (sadece) bakıp, durursunuz, Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz." (Vakıa Suresi, 83–85)

Allah bir başka ayette de, bu "gözlemlenemeyen olaylar"ın inkarcılar için bir zorluk anı olduğundan şöyle bahsetmektedir:

"Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azaplandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor." (Tevbe Suresi, 85)

Müminlerin ölümü ise "güzellikle" olur: "Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: 'Selam size' derler. 'Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin." (Nahl Suresi, 32)

İşte bu ayetlerde Allah bize ölüm hakkındaki çok önemli ve değişmez gerçekleri haber verir: Ölüm anında, ölen kişinin yaşadıkları ile dışarıda onu izleyen kişilerin gördükleri şeyler çok farklıdır. Örneğin bir insan hayatı boyunca iflah olmamış azılı bir inkarcı olmasına karşın, dışarıdan, uykusu sırasında "rahat" bir ölümle ölmüş gibi algılanabilir. Oysa o anda başka bir boyuta geçen ruhu, büyük acılar içinde ölümü tatmaktadır. Ya da tam tersine, acı çektiği sanılan bir müminin ruhu, Allah'ın ayette bildirdiği gibi bedeninden, (melekler tarafından) "güzellikle" ayrılır.

Bu nedenle ölüm inkarcılar için büyük bir azap, müminler içinse büyük bir nimet ve güzelliktir.

Geride Kalan Beden

Ölüm anında ruh, bu dünyadaki insanların içinde yaşadıkları boyuttan ayrılırken, geride cansız bedenini bırakır. Bu dünyadaki bedenini geride bırakır ve asıl hayatına doğru ilerler.

Ancak geride kalan bedenin hikayesi de anlamlı ve önemlidir. Özellikle bu bedene hayattayken gereğinden fazla değer verenler için...

Peki öldükten sonra bu bedenin başına neler geleceğini ayrıntılı olarak düşündünüz mü hiç?

Bir gün öleceksiniz. Belki hiç beklenmedik bir şekilde. Ekmek almak için bakkala giderken trafik kazası geçirebilirsiniz. Ya da amansız bir hastalık hayatınıza son verecek. Veya bir anda kalbiniz atmaktan vazgeçecek.

Bu andan itibaren de, bedeninizle hiçbir ilişkiniz kalmayacak. Hayat boyu "ben" dediğiniz ve sahiplendiğiniz o beden, sıradan bir et parçası haline gelecek. Ölümünüzle birlikte bedeninizi başka insanlar taşımaya başlayacaklar. Etrafta ağlayanlar, "daha dün buradaydı", "dağ gibi adamdı", "çok becerikli bir kadındı" diyenler olacak. Sonra bedeninizi alıp evin bir odasına, belki de morga koyacaklar. Ertesi gün gömme işlemleri başlayacak. Cansız bedeninizi alıp gasilhaneye götürecekler. Görevli, kaskatı kesilmiş olan bedeninizi soğuk suyla yıkayacak. Ancak bu aşamada ölümün izleri de bedende aşikar hale gelecek. Morarmalar başlayacak.

Defin Anında Yaşanacaklar

Daha sonra bedeni beyaz bir bezle, kefenle saracaklar. Sonra da tahta tabuta koyup üstüne yeşil bir örtü örtecekler. Cenaze arabası gelecek, tabutu devralacak. Araba mezarlığa doğru ilerlerken, yolda hayat devam edecek. Bazı insanlar cenaze geçiyor diye saygı gösterecek, çoğu kendi işine bakacak. Sonra mezarlığa gelinecek. Tabut, sizi sevenler ya da seviyor gibi görünenler tarafından ellerde taşınacak. Etrafta muhtemelen yine ağlayanlar, sızlananlar olacak. Sonra o kaçınılmaz yere, mezara gelinecek. Üstünde sizin isminiz yazılı... Bedeni tabuttan çıkarıp beyaz kefenle birlikte mezarın içine koyacaklar. Dualar okunacak. Ve sonra son iş yapılacak. Ellerine kürek alanlar, beyaz kefenin içindeki bedenin üzerine toprak atmaya başlayacaklar. Kefenin ağzını açıp içine de toprak atacaklar. Topraklar yavaş yavaş kefeni örtecek. Biraz sonra işleri bitecek ve gidecekler. Mezarlık her zamanki derin sessizliğine bürünecek. Gidenler, kendi hayatlarına geri dönecekler, ama gömülen bedeniniz için artık hayatın hiçbir anlamı kalmamış olacak. Beden için var olan tek şey, artık yalnızca toprak olacak.

Gerçekten iman etmeyenler için cansız bedenin bu ibret verici kaçınılmaz olan hikayesi sıkıntı verici olacaktır. Çünkü onlar ölümü düşünmek istemezler ve ölüm düşüncesinden olabildiğince kaçarlar. Onlar kendilerini bedenden ibaret sayar, dünyaya da hırsla bağlanırlar. Ancak iman edenler bilirler ki ölümden sonra ruhları bedenlerinden ayrılacak ve Allah'a kavuşacaklardır.



Free Website Counter
Günün Hatırlatması

Kuran'da Münafık Karakteri

12:34 Posted In



Mümin topluluğunun içinden çıkarlar


Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur... (Nur Suresi, 11)


İman etmedikleri halde iman etmiş gibi gözükürler


İnsanlardan öyleleri vardır ki: 'Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik' derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. (Bakara Suresi, 8-10)

Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır... (Nisa Suresi, 142)


Dış görünüşleri aldatıcıdır


Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar. (Münafikun Suresi, 4)


Kuran'ı anlamazlar


Bir sûre indirildiğinde onlardan bazısı: "Bu, hanginizin imanını artırdı?" der. Ancak iman edenlere gelince; onların imanını artırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler. (Tevbe Suresi, 124),


Allah'ı çok az anarlar


Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi, 142)


Kibirlidirler


Onlara: "Gelin Allah'ın Resûlü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin," denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün". (Münafikun Suresi, 5)


Kalplerinde olmayanı söylerler


İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) müminleri ayırdetmesi; münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (Al-i İmran Suresi, 166-167)


İyiliğe engel olur,kötülük yapmak için yarışırlar


Münafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı bazısındandır; kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar, ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz, münafıklar fıska sapanlardır. (Tevbe Suresi, 67)


Allah'ın beğendiklerini çirkin görürler


İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ı gazaplandıran şeye uydular ve O'nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Allah,) amellerini boşa çıkardı. (Muhammed Suresi, 28)


Nankördürler


Allah'a and içiyorlar ki (o inkâr sözünü) söylemediler. Oysa andolsun, onlar inkâr sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkâra sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir. Oysa intikama kalkışmalarının, kendilerini Allah'ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu. Eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur, eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de acı bir azapla azaplandırır. Onlar için yeryüzünde bir koruyucu-dost ve bir yardımcı yoktur. (Tevbe Suresi, 74)


Hem fiziksel, hem manevi yönden pistirler


(Allah) Kalplerinde hastalık olanların ise, iğrençliklerine iğrençlik (murdarlık) ekleyip-artırmış ve onlar kâfir kimseler olarak ölmüşlerdir. (Tevbe Suresi, 125)


Rahat değildirler, sürekli tedirginlik içinde yaşarlar


"... Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar" (Münafikun Suresi, 4)

Kolaylıkla ümitsizliğe kapılırlar

... Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah'a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu. (Muhammed Suresi, 21)


Müminlere karşı korku ve tedirginlik içindedirler


Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur. Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı. (Tevbe Suresi, 56-57)


Yeminlerini siper edinerek yalan söylerler


Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Allah'ın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azab vardır. (Mücadele Suresi, 16)


Gösteriş için namaz kılarlar


"İşte (şu) namaz kılanların vay haline, Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, Onlar gösteriş yapmaktadırlar." (Ma'un Suresi, 4-6)


Allah'ın değil insanların rızasını gözetirler


"Sizi hoşnut kılmak için Allah'a yemin ederler; oysa mümin iseler, hoşnut kılınmaya Allah ve elçisi daha layıktır." (Tevbe Suresi, 62)


Mallarını gösteriş olsun diye harcarlar


Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah'a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o. Allah'a ve ahiret gününe inanarak Allah'ın kendilerine verdiği rızıktan infak etselerdi, aleyhlerine mi olurdu? Allah, onları iyi bilendir. (Nisa Suresi, 38-39)


Allah yolunda ciddi bir fedakarlık yapmazlar


"Hiç şüphesiz Allah, müminlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır..." (Tevbe Suresi, 111)


Açgözlü ve bencildirler


Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazaplanırlar. Eğer onlar, Allah'ın ve elçisinin verdiklerine hoşnut olsalardı ve: "Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek, O'nun elçisi de. Biz gerçekten ancak Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi (ya)!.." (Tevbe Suresi, 58-59)


Gizli toplantılar yaparak müminlere karşı plan kurarlar


'Gizli toplantıların fısıldaşmalarından' (kulis) men' edilip sonra men' edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve peygambere isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selamladığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine: "Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azap etse ya." derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir. (Mücadele Suresi, 8)


Allah'ın, yaptıklarını görmediğini sanmaktadırlar


... onlar sizinle karşılaştıklarında 'inandık' derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: 'Kin ve öfkenizle ölün'. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Al-i İmran Suresi, 119)


Allah'ın müminlere olan desteğinin bilincinde değildirler


Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü'nün ve müminlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar. (Münafikun Suresi, 8)


İnkarcıların eziyetlerinden, Allah'ın azabından daha çok korkarlar


Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksınız." (Nisa Suresi, 77)


Kendi aralarında da anlaşmazlık içindedirler


Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir. (Haşr Suresi, 13-14)


Akıllı olduklarını sanırlar


Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (Bakara Suresi, 13)


Çevrelerindekilere vesvese vermek isterler


De ki: İnsanların Rabbine sığınırım. İnsanların malikine, insanların (gerçek) ilahına; 'sinsice, kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran' vesvesecinin şerrinden. Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar); gerek cinlerden, gerekse insanlardan (olan her hannas'tan Allah'a sığınırım). (Nas Suresi, 1-6)


Zorluk anlarında fitne çıkarırlar


Kim Allah'ı, Resulü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi, 56)


Allah adına mücadeleden bahane bularak kaçarlar


İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) müminleri ayırdetmesi; Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (Al-i İmran Suresi, 166-167)


Müminler arasında yalan haber yayarlar


Kendilerine güven veya korku haberi geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler. Oysa bunu peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş olsalardı, onlardan 'sonuç-çıkarabilenler,' onu bilirlerdi. Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana uymuştunuz. (Nisa Suresi, 83)


Düzeltmek adına bozgunculuk yaparlar


Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. (Bakara Suresi, 11-12)


Müminlerden intikam almak istemişlerdir


"... oysa intikama kalkışmalarının, kendilerini Allah'ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu..."


Müminlere karşı inkarcılarla işbirliği yapmışlardır


Münafıklara müjde ver: Onlar için gerçekten acıklı bir azap vardır. Onlar, müminleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır. (Nisa Suresi, 138-139)


Müminleri karalamaya çalışmışlardır


"Sadakalar konusunda, müminlerden ek bağışlarda bulunanlarla emeklerinden (cehdlerinden) başkasını bulamayanları yadırgayarak bunlarla alay edenler; Allah (asıl) onları alay konusu kılmıştır ve onlar için acı bir azap vardır." (Tevbe Suresi, 79)


Müminleri kendi saflarına çekmeye çalışmışlardır


"Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları (münafıkları) ve kardeşlerine: 'Bize gelin' diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler" (Ahzab Suresi, 18)


ALLAH MÜNAFIKLARI ORTAYA ÇIKARACAK VE AZAPLANDIRACAKTIR


"Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?

Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir.

Andolsun, Biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız)." (Muhammed Suresi, 29-31)


Münafıklar dünyada da büyük azap çekeceklerdir


Münafıklara müjde ver: Onlar için gerçekten acıklı bir azap vardır. Onlar, müminleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır. (Nisa Suresi, 138-139)


Cehennemin en aşağı tabakasına atılacaklardır


"Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın." (Nisa Suresi, 145)


Münafıkların en alt tabakasına gidecekleri cehennem, Kuran ayetlerinde şöyle tarif edilmektedir:

"Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister;

Kendi eşini ve kardeşini ve onu barındıran aşiretini de;

Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.

Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir: Başın derisini kavurup-soyar. Yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur." (Mearic Suresi,11-17)





Free Site Counter





SAFF SURESİ, 14

02:13 Posted In
Ey iman edenler, Allah'ın yardımcıları olun: Meryem oğlu İsa'nın havarilere: "Allah'a (yönelirken) benim yardımcılarım kimlerdir?" demesi gibi. Havariler de demişlerdi ki: "Allah'ın yardımcıları bizleriz." Böylece İsrailoğulları'ndan bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da inkar etmişti. Sonunda Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler.
Free Website Counter

HZ. MEHDİ'NİN ÇIKIŞ ALAMETLERİ

01:15 Posted In
Kıyamet yaklaştığı zaman ve müminlerin kalbi; ölüm, açlık, fitneler, sünnetlerin kaybolması, bid'atlerin ortaya çıkması, emri bil maruf ve nehyi anıl münker (iyiliği öğütleyip kötülükten men etme) imkanlarının kaybolması gibi sebeplerle zayıfladığı zaman benim evlatlarımdan Mehdi ile Cenab-ı Hak sünnetleri ihya eder. Onun adalet ve bereketi ile müminlerin kalbi ferahlar, Acem (Arap olmayan) ve Arap milletleri arasında ülfet ve muhabbet yerleşir.




Free Website Counter

BİR AYET BİR AÇIKLAMA: MÜ'MİNUN SURESİ, 1

23:50 Posted In


Mü'minun Suresi Kuran'ın 23. suresi olup 118 ayetten oluşmaktadır. Sure adını birinci ayette geçen “el-Mü'minun” kelimesinden almıştır. Türkçe'de bu kelime “müminler” anlamına gelmektedir ve surenin ilk ayetlerinde Yüce Allah Kendisi'ne iman edenlerin sahip oldukları özellikleri bildirmiştir. Bu ayetlerde müminlerin gerçekten felah bulan kimseler oldukları, namazlarına titizlik gösterdikleri ve namazı huşu ile yani Rabbimiz'e karşı derin bir sevgi ve saygı duyarak kıldıkları, kendilerini Allah'ın yolundan uzaklaştırabilecek tüm boş iş ve uğraşlardan uzak durdukları, zekat sorumluluklarını yerine getirdikleri, emanetlere ve verdikleri sözlere riayet ettikleri, güvenilir kimseler oldukları ve son olarak da ırzlarını korudukları bildirilmiştir. Ayrıca Yüce Allah müminlerin bu özellikleri ve Kendisi'ne iman etmeleri dolayısıyla onları hem yeryüzünde hakim kılacağını hem de ahirette Firdevs cennetleri içinde ebedi olarak kalacaklarını ve buradaki tüm nimetlere sahip olacaklarını bildirmiştir.

"Mü'minler gerçekten felah bulmuştur;" (Mü'minun Suresi, 1)

Surenin devamında yer alan ayetlerde ise,

  • İnsanın yaratılış evreleri detaylarıyla bildirilmiştir. Yüce Allah insanı önce çamurdan yaratıp sonra bir damla su haline getirdiğini, daha sonra bu su damlasının bir alak (embriyo) olduğunu, alağın da bir çiğnem et parçasına dönüştüğünü, et parçasını da kemik olarak yarattığını ve en sonunda bu kemiklere de et giydirdiğini bildirmiştir. Ayetin devamında, Rabbimiz'in Yaratıcıların en güzeli ve en Yücesi olduğu vurgulanmıştır.

  • Gece, gündüz, gökten belli bir miktarda indirilen su, türlü türlü yemişler, insanların hizmetine sunulan ve insanlar için çok büyük yararları olan hayvanlar ile gemilerin tümünün Allah'ın insanlara verdiği ve şükredilmesi gereken nimetler olduğu bildirilmiştir.

  • Güzel ahlak özellikleri hatırlatılmıştır. Yüce Allah iman eden kullarına, karşılarındaki kişi kötü bir davranışta da bulunsa daima iyilikle cevap verilmesini ve şeytanın kışkırtmalarından Kendisi'ne sığınılmasını; ayrıca her durumda merhametli ve bağışlayıcı olunmasını emretmiştir.

  • İman edenler, Rablerine karşı saygı dolu bir korku duyanlar ve ahiret gününe inananların bu dünyadaki tek meşguliyetlerinin Allah'ın rızasını gözeterek çalışmak ve ibadet etmek olduğu haber verilmiş; ve salih müminler bu samimi çabaları ile “hayırlarda yarışıp öne geçenler” olarak bildirilmişlerdir.

  • Yüce Allah'ın herkese güç yetirebileceği kadar sorumluluk yükleyeceği ve O'nun Katında hiç kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı bildirilmiştir.


Mü'minun Suresi'nde ayrıca, gönderilen elçiler ile ilgili kıssalar da yer almaktadır. Hz. Nuh kendi kavmine elçi olarak gönderilmiş ve onları Allah'a kulluk etmeye çağırmıştır. Ancak kavminin önde gelenleri tarafından onlara üstünlük elde etmeye çalışmakla suçlanmıştır. Hz. Nuh dua ederek Allah'ın kendisine yardım etmesini dilemiştir. Bunun üzerine Rabbimiz bir gemi inşa etmesini ve içine de (inkar edenleri hariç olmak üzere) ailesini almasını emretmiştir. Ve azap günü geldiğinde Hz. Nuh'u ve yanında bulunanları iman etmeleri dolayısıyla kurtarmıştır. Surede, Hz. Musa ve kardeşi Harun'un Firavun'a gönderildiği ancak tıpkı Hz. Nuh gibi onlarında inkarcı ve zorba kavimleri tarafından yalanlandıkları bildirilmiştir.

Bu surede yer alan pek çok ayette, insanlara kendilerine Allah'a ibadet etmeye çağıran ve O'nun dışında başka bir İlahın bulunmadığını hatırlatarak sakınmalarını emreden elçiler gönderildiği; ancak kavimlerin önde gelenleri tarafından inkar edildikleri haber verilmiştir. Bu durum, tarih boyunca gönderilen her elçinin başına gelmiştir. Allah'ı tanımayan, öldükten sonra yeniden dirileceklerini ve ahirete kavuşmayı yalanlayan tüm kavimler şiddetli bir azap ile helak edilmişlerdir. Yüce Allah, sünnetinde hiçbir değişiklik olmadığını ve iman etmeyen kavimleri yok edip onların yerine yeni nesiller yaratacağını bildirmiştir. Mü'minun Suresi'nde ayrıca Allah'ın Bir ve Tek İlah olduğu da sık sık hatırlatılmıştır.



Free Website Counter




Bereketin Sırrı: Allah'ın Adıyla Başlamak

12:51 Posted In




Her işe Allah’ın adıyla başlamak; kişinin günlük ihtiyaçlarını örneğin, yemek yemesi, su içmesi, temizlik yapması, yürümesi gibi hayra, güzelliğe, sağlığa, refaha, barışa, vesile olması umulan bütün işlerini ibadete dönüştürür. Zira yapılan işin Allah'ın Katındaki makbuliyetini işin büyüklüğü küçüklüğü, ne olduğu, nasıl olduğu değil yalnızca Allah rızası için samimiyetle yapılmış olması belirler. Allah’ın izniyle ve O’nun adıyla günlük ihtiyaçlarını karşılaması kişinin her an kendisini Allah’ın yedirip içirdiğini hatırlayarak şükretmesine vesile olur. Ayrıca birçok Kuran ayetinde Allah’ın adının çokça anılması emredilmiştir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:


“…Artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın…” (Bakara Suresi, 200)


“Ve sabah, akşam Rabbinin adını zikret.” (İnsan Suresi, 25)


Bu ayetlerde bildirildiği üzere Müslümanlar Allah’ı çokça zikretmekle sorumludurlar. Her an Allah’ı anarak hareket etmeleri aynı zamanda bu emri yerine getirmelerine vesile olur.






Free Website Counter






ALLAH'IN İSİMLERİ: AHKAM-ÜL HAKİMİN

08:12 Posted In


(Hüküm verenlerin hakimi)


Allah hükmedenlerin hakimi değil midir?
(Tin Suresi, 8)


Tüm olaylar Allah'ın emriyle, dilemesiyle oluşur ve gelişir. Her işin hükmünü veren, sonuçlandıran Allah'tır. Allah'ın verdiği hükümlerde mutlaka birçok hikmet gizlidir. Fakat insanların çoğu, kendi kısıtlı akılları ile değerlendirme yapar ve dolayısıyla Allah'ın hükümlerini tam olarak kavrayamazlar. Oysa Allah sonsuz aklın sahibidir. Üstelik zaman ve mekandan da münezzehtir; bu kavramları yaratan ve insanların zamana ve mekana tabi olarak yaşamasını uygun görendir.

İnsan hiçbir zaman bir gün sonra, hatta bir saat sonra neler yaşayacağını bilemez. O ise bir işe hükmettiği zaman bir gün sonra, yıllar sonra ve hatta kıyamete kadar o işin neyle sonuçlanacağına da hakimdir. Dolayısıyla verdiği hüküm her zaman en doğru, en iyi ve en hikmetli olandır. Fakat iman etmeyenler bu gerçeğin farkına varamazlar. Çevrelerinde oluşan her olayın belirli sebeplere bağlı olarak, tesadüfen oluştuğunu düşünürler. Allah'ın hükmettiği olaylardaki hikmetleri değerlendiremezler. Meydana gelen her olayın Allah'ın kontrolünde olduğunu fark edemezler. Müminler ise Allah'ın verdiği hükümlerin hikmetlerini kavramaya çalışır ve O'nun daima en iyi ve en hayırlı hüküm veren olduğunu bilirler.



Free Website Counter

SAKIN UNUTMAYIN!

06:04 Posted In


Unutmayın sizi tüm tehlikelerden, hastalıklardan sıkıntı ve belalardan koruyan, esirgeyen yalnız Allah'tır. Tüm bunlardan herhangi birinin insana isabet etmesi an meselesidir. Hastalandığınızda sizi iyileştirenin doktorunuz ve içtiğiniz ilaç olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Elbette insan Allah'ın sebep olarak yarattığı bu yollara başvuracaktır; ama sonuçta kendisini bu hastalıktan kurtaracak olanın sadece ve sadece Allah olduğunu da kesinlikle bilmelidir. O dilemedikten sonra ne en uzman doktorların, ne en pahalı ilaçların, ne en iyi hastanelerin insana hiç bir faydası dokunmaz. Şifayı verecek olan Allah'tır. Allah dilediği kişiye bir imtihan olarak sebepsiz olarak iyileştirebilir de. Allah bu ilahi gerçeği Kuran'da Hz. İbrahim'in sözleriyle şöyle bildirmiştir:

Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur... (Şuara Suresi, 80)




Free Website Counter




HERŞEY KADER İLE YARATILMIŞTIR

00:46 Posted In


"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiç bir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)"
(HUD SURESİ / 56)

Allah'ın izni olmaksızın hiç bir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse, onun kalbini hidayete yöneltir. Allah, her şeyi bilendir. (TEĞABÜN SURESİ / 11)

Şüphesiz Allah, kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. (SAFF SURESİ / 4)

HER OLAYIN BİR KADER İLE YARATILDIĞINI VE KADERİN KONFORUNU YAŞAMANIN EN BÜYÜK NİMET OLDUĞUNU UNUTMAYIN!!!


Free Website Counter



Bediüzzaman Said Nursi’den Hz. Mehdi Ve Hz. İsa Müjdesi

07:00 Posted In


Hz. Mehdi'nin Ortaya Çıkışı Hz. İsa'nın Gelişinin Habercisi Olacaktır


Hz. İsa'nın ikinci kez gelişinin habercisi olacak önemli olaylardan biri de, ahir zamanın diğer kutlu şahsı olan Hz. Mehdi'nin zuhuru olacaktır. Bediüzzaman'ın eserlerinde vurguladığı üzere Hz. Mehdi zuhur ettiğinde görevlerini üç ayrı safhada yerine getirecektir. Hz. İsa'nın ikinci kez yeryüzüne gelişi, Allah'ın izniyle Hz. Mehdi'nin görevlerini yerine getirdiği üçüncü safhada gerçekleşecektir. Bu dönemde Hz. Mehdi Peygamberimiz (sav)'in halifesi yani İslam aleminin manevi lideri sıfatıyla dünya çapındaki tüm Müslümanlar arasında İslam Birliği'ni sağlamış olacak ve lider konumunda olacaktır. Hz. İsa geldiğinde, Hz. Mehdi'nin bu durumunda bir değişiklik olmayacak, Hz. İsa da Hz. Mehdi'ye yardımcı olacaktır.
Bu gerçek bir hadiste şöyle haber verilmiştir:

İmamları salih bir insan olan Mehdi olduğu halde, Beytü'l Makdis'e sığınırlar. Orada imamları kendilerine sabah namazını kıldırmak için öne geçtiği bir sırada, bir de bakarlar ki, Meryem oğlu İsa sabah vaktinde inmiştir. Mehdi, Hz. İsa'yı öne geçirmek için arkaya çekilir. Hz. İsa onun omuz-larına elini koyar ve ona der ki, "Geç öne namazı kıldır. Zira kamet (farz namazı kılmak için okunan ezan; namaza başlama işareti) senin için getirilmiştir."...
(Ebu Rafi'den rivayet edilmiştir; İmam Şarani, Ölüm, Kıyamet, Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, s. 495-496)


Bediüzzaman, Hz. İsa'nın Hz. Mehdi'ye tabi olacağını ve onunla beraber İslam ahlakını tüm dünyaya hakim kılacağını bildirmiştir.
Hattâ, "HAZRET-İ İSA ALEYHİSSELAM GELİR, HZ. MEHDİ'YE NAMAZDA İKTİDA EDER (uyar), TABİ OLUR." diye rivayeti BU İTTİFAKA (birleşmeye) VE HAKİKAT-İ KUR'ANİYE'NİN METBUİYETİNE VE HAKİMİYETİNE (Kuran hakikatlerine uyulmasına ve tabi olunmasına) İŞARET EDER. (Şualar 493)
Free Website Counter


KURAN BİLGİSİ

12:43 Posted In


KURAN'DA İMAN EDENLERİN SAYISININ AZ OLACAĞI BİLDİRİLİR:


Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.(Yusuf Suresi, 103)

CENNET'TE YORGUNLUK VE BIKKINLIK DUYGULARI OLMAYACAKTIR:

"Ki o, bizi Kendi fazlından (ebedi olarak) kalınıcak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz."(Fatır suresi, 35)

FATIR: YARATAN YOKTAN VAR EDEN.



Free Website Counter

ALLAH'IN İSİMLERİ: KABİL

03:20 Posted In


Kabul eden, icabet eden, bağışlayan Kullarından tevbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O'dur.
(Şura Suresi, 25)

İnsan son derece aciz bir varlıktır. Yaşaması için gerekli şartların tümü sağlanmadığı sürece hayatını sürdürmesi mümkün değildir. Ancak tüm bu acizliğine rağmen kendini büyük görme, azgınlaşma ve Allah'a karşı nankörlük etme eğilimi vardır. İnsanın bu özelliği ile ilgili olarak Kuran'da şöyle bildirilmektedir:

Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir. (Ahzap Suresi, 72)

Gerçekten insan, Rabbine karşı nankördür. (Adiyat Suresi, 6)

İnsanı yaratan Allah kuşkusuz onun içinde taşıdığı kötülükleri de bilmektedir. İnsanın her an hata yapabileceği, nankörlük, cahillik edebileceği O'nun bilgisi dahilindedir. Ve kuşkusuz O, kullarına karşı son derece şefkatli ve merhametlidir. Bu merhametinden dolayı da insanlar için kurtuluş olacak bir yol göstermiştir; tevbe etmek.

Zalim, cahil ve nankör olan insana nefsindeki bu kötülüklerden korunabilmek ve yaptığı hataları telafi edebilmek için büyük bir imkan verilmiştir. İnsan her türlü kötülüğü işlemiş olabilir, her türlü hataya düşebilir, Allah'a hiç umulmadık şekilde nankörlük etmiş de olabilir. Ancak eğer samimi, Allah'a içten bağlı ve O'nun azaplandırmasından içi titreyerek korkup sakınan bir insansa tevbe eder ve bu şekilde kurtuluş bulur. Zira Allah samimi yapılan tevbeleri kabul edeceğini, Kendisi'nden korkan kullarının kötülüklerini affedeceğini vaat etmiştir.

Kuşkusuz Allah'ın 'Kabil' sıfatı insanlar üzerindeki şefkatinin ve merhametinin açık bir göstergesidir. Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Dileseydi insanların tüm bu yaptıklarının hiçbirini kabul etmezdi. Fakat Allah sonsuz rahmetiyle, insanların bunlara ihtiyaçlarının olduğunu bilmiş ve samimi bir kalple yapılan tevbeleri kabul edeceğini haber vermiştir. Allah bağışlayan olduğunu bir ayette şöyle bildirmektedir:

Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları alacak olan O'dur. Şüphesiz, tevbeleri kabul eden, esirgeyen O'dur. (Tevbe Suresi, 104)



Free Website Counter

TEVRAT'TAN HİKMETLER VE GÜZEL ÖĞÜTLER

13:20 Posted In
Her zaman Rab'be övgüler sunacağım, övgüsü dilimden düşmeyecek. Rab'le övünürüm... Benimle birlikte Rab'bin büyüklüğünü duyurun, adını birlikte yüceltelim.
(Mezmurlar, 1-3)

Rab'bi sevin, ey O'nun sadık kulları! Rab kendisine bağlı olanları korur, büyüklenenleri ise tümüyle hakkından gelir.
(Mezmurlar, 31:23)


Free Website Counter

HADİS

11:10 Posted In

"Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Birbirinize kin tutmayınız. Birbirinizi kıskanmayınız. Birbirinizle dostluğunuzu kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz."
(Müslim İhya'u Ulum'id-Din Huccetü'l-İslam, İmam Gazali, cilt. 2, s.407)



Free Website Counter

BİR AYET BİR AÇIKLAMA: AL-İ İMRAN SURESİ, 102

10:40 Posted In
"Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin." (Al-i İmran Suresi, 102)

Ayette Allah korkusunun önemi bildirilmiştir. Nitekim Kuran ahlakı Allah rızası ve korkusu üzerine kurulmuştur. Allah'tan gereği gibi korkanlar ve yalnızca Allah'ın rızasını arayanlar din ahlakını samimi olarak yaşayabilirler.

"Allah'tan nasıl korkup sakınmak gerektiği", Kuran'da son derece açık ve ayrıntılı olarak haber verilmiştir. Müminin Allah korkusu;

  • Son derece içli ve saygı dolu bir korkudur.
  • Diğer korkular gibi insana sıkıntı ve azap veren bir korku değildir. Tam tersine, insana kulluğunu ve aczini hatırlatan, onun aklını ve şuurunu açıp geliştiren, insanı üstün bir ahlak seviyesine ulaştıran ve Allah'a yaklaştıran saygı dolu bir korkudur.
  • Müminin ahirete olan özlemini artıran, ümit ve şevkini körükleyen, onu kötülüklerden uzaklaştırıp, Allah'ın rızasına, rahmetine ve cennetine yaklaştıran, bundan dolayı da çok büyük manevi haz içeren bir duygudur.
  • Mümini Allah'ın sınırlarını korumada, Allah'ın rızasını aramada son derece yüksek bir şuura, dikkate ve titizliğe ulaştırır.
Mümin Allah'tan korkarken Allah'ın şefkatini, merhametini, bağışlayıcılığını; O'nun nimetler lütfeden, tevbeleri kabul eden olduğunu da hatırından çıkarmaz. Bu da hissettiği içli korkuyla beraber, bir yandan da içinde çok güçlü bir umut taşımasına sebep olur. İçindeki Allah korkusu, Allah'ın bu sıfatlarını da çok derin ve geniş bir biçimde tefekkür etmesine, Allah'ın üstünlüğünü ve büyüklüğünü çok daha iyi takdir edebilmesine, dolayısıyla Allah'a daha fazla yakınlaşmasına vesile olur. Allah'ın merhametinin, şefkatinin, bağışlamasının büyüklüğünü daha iyi idrak eder. Ayetin devamında Rabbimiz kullarını hayatlarının son anına kadar Müslüman ahlakına uygun yaşamaları konusunda uyarmaktadır. Yalnızca Allah'tan korkan, sadece Allah'ı hoşnut etmeye çalışan, her zaman vicdanlarıyla hareket eden, Kuran'da bildirilen güzel ahlakı yaşayan, daima Allah'ın sınırlarını koruyan, her durumda Rabbimiz'e yönelen müminleri, Allah'ın izniyle hiçbir koşul ya da olay gerçek amacından saptıramaz; din günü hesabını veremeyecekleri bir şeye asla yöneltmez.


Free Website Counter

ALLAH'IN İSİMLERİ: MALİK-İ YEVMİD-DİN

23:58 Posted In

Din gününün sahibi
Din gününün malikidir.
(Fatiha Suresi, 3)


İnsanların öldükten sonra dirilecekleri, biraraya gelerek hesap verecekleri gün, din günüdür. O gün insanın başkalarıyla, hatta kendi annesi, babası, eşi ve çocuklarıyla bile ilgilenmeye ne hali, ne fırsatı vardır. Din gününün şiddeti ve olağanüstü korkusu, herkesi kendi derdine düşürür. Allah o diriliş gününü diğer adıyla din gününü Kuran'da şöyle tarif etmektedir:

Din gününü sana bildiren şey nedir? Ve yine din gününü sana bildiren şey nedir? Hiçbir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeyle güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah'ındır. (İnfitar Suresi, 17-19)

O gün dünya hayatında kişinin en çok değer verdiği şeylerin Allah'ın azabı karşısında hiçbir öneminin olmadığı görülür. Artık insanlar arasındaki dünyevi yakınlıkların, soy bağlarının hiçbir anlamı kalmamıştır. Tek değer, kişinin imanıdır. Hiç kimse kimseye yardım edemez. İçinde bulunduğu bu zor durumdan onu ancak Allah kurtarabilir. O da yine Allah'ın dilemesine bağlıdır.
Kişi din gününün tek sahibi olan Allah'ın huzurunda ilk yaratıldığında olduğu gibi yalnızdır. Dünyadaki yaşamı süresince her yaptığı, her düşündüğü din gününde gözler önüne serilir. En ufak bir ayrıntı dahi unutulmaz. Allah azamet ve şanına yaraşır bir ortam var eder ve yarattığı kullarından hesap sorar. Ancak, kimi dilerse rahmetiyle kurtarır.

İnkarcıların kahredici bir pişmanlığa sürüklendiği bu günde müminler ise sevinçli ve coşkuludurlar. "... O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir..." (Tahrim Suresi, 8). Çünkü Allah Kuran'da, "elçilerine ve iman edenlere, hem dünya hayatında hem de şahitlerin (şahitlik için) duracakları gün yardım edeceğini" vaat etmiştir.

İşte o günün sahibi yalnız Allah'tır ve emir O'nundur. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır.
İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar.
Derler ki: "Eyvahlar bize; bu, din günüdür."
"Bu, sizin yalanladığınız (mü'mini kafirden, haklıyı haksızdan) ayırma günüdür."
(Saffat Suresi, 19-21)

O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
Ki onlar, din gününü yalanlamaktadırlar.
Oysa onu, 'sınır tanımaz, saldırgan', günahkar olandan başkası yalanlamaz.
(Mutaffifin Suresi, 10-12)

Free Website Counter


HADİS

12:44 Posted In
Sana, arşın altından, cennet hazinelerinden bir söze delalet edeyim mi? Şöyle dersin: "La havle vela kuvvete İlla Billah" (Allah'tan başka ne men edecek ve ne de yapacak bir kuvvet vardır.) O zaman Allah buyurur ki: "Kulum teslim oldu ve selamet buldu." (Ramuz el-Ehadis-1, s. 166/3)



Free Website Counter

BİR AYET BİR AÇIKLAMA: EN'AM SURESİ, 59

12:24 Posted In

"Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır." (En’am Suresi, 59)

Allah ayetinde gayb bilgisinin yalnız Kendisine ait olduğunu, O'nun bilgisi dışında hiç kimsenin bu bilgilerden haberdar olamayacağını bildirmektedir. Allah zamandan ve mekandan münezzeh olan, ezeli ve ebedi olandır. Allah görünen ve görünmeyen herşeyin bilgisine sahip olan, gaybı bilendir. Gayb, ‘insanın duyuları aracılığı ile algılayamadığı, görünmeyen, bilinmeyen, şahit olunmayan bilgiler, geleceğe ve geçmişe dair olaylar’ anlamına gelir. İnsanlar için, Allah’ın izin verdiği ölçüde bilgisine ulaştığı, gördüğü, duyduğu ve algıladıklarının dışında olan her şey gayba aittir. Her olayın iç yüzünü, asıl gerçeğini, tüm detaylarıyla, derinlemesine, her yönüyle bilen ve bunların hepsine her an hakim olan Yüce Allah'tır. Allah'ın dışında ise hiçbir varlık Allah'ın izin verdiği kadarı dışında herhangi bir bilgiden haberdar olamaz. Ayette evrendeki canlı cansız tüm varlıkların Allah’ın kontrolü altında olduğu bildirilmektedir. Yeryüzündeki milyonlarca insanın yaşamlarının her anı başlarına gelen olaylardan, söylediklerinden veya kalplerinden geçirdiklerinden, yerin derinliklerinde olan bir olaya, uzaydaki yıldızların hareketinden, denizde ve karadaki canlılara, yeryüzündeki bir ağaçtan düşen tek bir yaprağa kadar herşey Rabbimiz'in ilmi ve bilgisi dahilindedir. Tüm bu bilgilere ve bizim bilmediğimiz daha nicelerine, gaybı bilen ve herşeyin tek sahibi olan Allah hakimdir. Ayetin sonunda da küçük büyük herşeyin Allah’ın Kitabında yazılı olduğu haber verilmektedir. Sonsuz ilim sahibi olan Yüce Rabbimiz, kainattaki tüm varlıkları bir kader ile yaratmıştır ve geçmiş gelecek her bilgi Allah’ın kitabında yazılıdır. Bu gerçeğin bilincinde olan müminler, kendileri için bir gayb olan kadere inanırlar ve Allah’ın kaderi en mükemmel şekilde yarattığını, sonuçta kendileri için en güzel ve hayırlı olanın gerçekleşeceğini bilirler.

Free Website Counter